Skip to main content
Bugünkü basın toplantısında Almanya Türk Topumu Genel Başkanı Kenan Kolat, Kasım 2011’de ortaya çıkan Neo-Nazi Cinayetleri konusunda şu açıklamalarda bulunmuştur:

I.       Güvenlik Birimlerinin Aciziyetinin Ortaya Çıkması

1)      Alman Merkezi ve Eyalet Anayasayı Koruma Örgütleri kontrolsüz ve kendi başlarına iş yapar durumdadırlar. Anayasayı ve Anayasadaki Temel hakları koruma görevi olan bu kurumlar demokratik hukuk devletini tehdit eder konuma gelmiştir. Elde ettikleri bilgileri polise iletmemekle belki de cinayetlerin önlenmesini önlemişlerdir. Anayasayı Koruma Ögütlerinin varlığının tartışmaya açılmış olması bu iddiaları güçlendirmektedir.

2)      Federal ve Eyalet Polis Birimleri de iflas etmiştir. 13 yıldır bilinen Neo-Nazilerin bulun(a)mamış olması affedilecek bir durum değildir. İlgili Genel Müdürlerin görevden alınmaları şart olmuştur.

3)      Güvenlik birimlerinde cinayetlerin ortaya çıktğı 4 Kasım 2011 tarihinden hemen sonra birçok belgenin yok edilmesi, istihbarat birimlerinin bu cinayetlerin içinde olabileceği kuşkusunu güçlendirmiştir.

II.      Politikanın İflası

1)      Siyasetçiler olayın boyutunu hala yeterince farketmemiş ve politik sorumluluk almaktan kaçınmaktadırlar. O tarihlerde görevde olan, ancak şu anda politik sorumluluk taşıyan çok az politikacı bulunmaktadır. En azından bunların gerekli politik sorumluluğu üstlenmeleri gerekiyor. Ayrıca Federal İçişler Bakanı Hans Peter Friedrich ve Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier’in (döenmim İçişleri Bakanıydı) Federal Meclis Araştırma Komisyonuna çağrılması gereklidir.

2)      Göçmen kökenliler, özelde Türkler ve Müslümanlarla ilgili Almanya kamuoyunda oluşturulan olumsuz imajlarda politikacıların rolü yüksektir. Bu artan ırkçılığa yer yer çanak tutmaktadır.

 

 

 

 

III.     Federal Meclis Araştırma Komsiyonunun Çalışması

1)      Araştırma Komsiyonu şu ana dek çok iyi bir çalışma sergilemektedir. Tüm partilerin temsilcileri komisyonda partilerüstü bir anlayışla çalışmaktadır. Komisyon kısa sürede birçok skandalı ortaya çıkarmıştır.

2)      Ancak Araştırma Komisyonunun tutanaklarının hemen yayımlanmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmelidir. Her ne kadar bunların daha sonra yayımlanacak olması söy konusu olsa da, kamuoyunun paylaşımı açısından bunların bir an evvel internet ortamına konması gereklidir.

IV.    Görevlilere Karşı Hukuksal Sürecin Çalıştırılması ve Uluslararası Kurumlara Başvuru

1)      Süleyman Tasköprü’nün avukatları belgelerin ortadan kaldırılmasına karşı suç duyurusunda bulunmuşlardır.

2)      Zamanın Hessen Eyaleti İçişleri Bakanı, bugünkü Başbakan Volker Bouffier hakkında da işlenen suçu kasıtlı olarak önlemediği iddiasıyla dava açmayı düşünmektedirler.

3)      Almanya Türk Toplumu bir sivil toplum örgütü olarak konuyu uluslararası kurumlara taşımaktadır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Başkanlığı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonuna iletecektir.

V.     Almanya’daki Türk Toplumunun Tepkisi

1)      Almanya Türkleri olaylara çok sert tepki göstermektedir. Yüzlerce insanımız bize başvurarak kendi başlarından geçen olayları anlatmakta, ırkçı deneyimlerini bizlerle paylaşmaktadırlar. Yine çok sayıda Alman da Almanya Türk Toplumunun çabalarına yoğun destek vermektedir. Bu Almanya’da ilk kez olmaktadır.

2)      Alman Güvenlik Birimlerine, özelde Anayasayı Koruma Örgütüne hiçbir güven kalmamıştır. Türkler kendilerine yine her an saldırı olabileceğini düşünmektedirler.

3)      Türkler, Alman güvenlik birimlerinin kendilerini koruyamayacağına inanmaktadırlar.

VI.    Almanya’da Ne Yapılmalıdır?

1)      Almanya’da Kurumsal ve Yapısal Irkçılık konusu gündeme oturtulmalıdır.

2)      Nefret suçlarıyla etkin bir mücadele başlatılmaldır.

3)      Devletten bağımsz bir Irkçılıkla Mücadele Merkezi kurulmalıdır.

4)      Göçmen kökenli ya da öyle olduğu sanılan inanlara yapılan saldırılarda ilk önce bunun bir ırkçı saldırı olduğundan yola çıkılmalıdır. Bu konuda İngiltere’nin deneyimlerinden yararlanılmalıdır.

5)      Ayrımcı Yabancılar Politikası yerine Anti-Irkçı Eşitlik ve Katılım Politikası geliştirilmelidir.

VII.   Türkiye Ne Yapmalıdır?

 

1) Gerek Federal Meclis, gerekse eyaletlerdeki kamuya açık araştırma komisyonlarının toplantılarına katılınmamaktadır. Bu komisyonlardaki çalışmaların izlenmesi ve gerektiğinde bakanlığın devreye girmesi sağlanmalıdır.

2) Alman Büyükelçiliğinin Türk tarafına düzenli bilgi vermesi sağlanmalıdır.

3) TBMM’den bir heyet düzenli olarak Almanya’ya gelmeli ve Alman makamlarıyla iletişim içinde olarak çalışmaları izlemeli ve rapor istemelidir.

4) Türkiye konuyu uluslararası kuruluşlara taşımalı ve Almanya’nın bu tür olayların önlenmesi için neler yapacağını anlatmasını istemelidir.

5) Türkiye basını konuyu gerekli ilgiyi göstermemektedir. Özellikle Almanya’da çalışma yapan ve konuyu yakından izleyen gazeteci arkadaşlarımızdan yararlanılmalıdır.[:tr]Bugünkü basın toplantısında Almanya Türk Topumu Genel Başkanı Kenan Kolat, Kasım 2011’de ortaya çıkan Neo-Nazi Cinayetleri konusunda şu açıklamalarda bulunmuştur:

I.       Güvenlik Birimlerinin Aciziyetinin Ortaya Çıkması

1)      Alman Merkezi ve Eyalet Anayasayı Koruma Örgütleri kontrolsüz ve kendi başlarına iş yapar durumdadırlar. Anayasayı ve Anayasadaki Temel hakları koruma görevi olan bu kurumlar demokratik hukuk devletini tehdit eder konuma gelmiştir. Elde ettikleri bilgileri polise iletmemekle belki de cinayetlerin önlenmesini önlemişlerdir. Anayasayı Koruma Ögütlerinin varlığının tartışmaya açılmış olması bu iddiaları güçlendirmektedir.

2)      Federal ve Eyalet Polis Birimleri de iflas etmiştir. 13 yıldır bilinen Neo-Nazilerin bulun(a)mamış olması affedilecek bir durum değildir. İlgili Genel Müdürlerin görevden alınmaları şart olmuştur.

3)      Güvenlik birimlerinde cinayetlerin ortaya çıktğı 4 Kasım 2011 tarihinden hemen sonra birçok belgenin yok edilmesi, istihbarat birimlerinin bu cinayetlerin içinde olabileceği kuşkusunu güçlendirmiştir.

II.      Politikanın İflası

1)      Siyasetçiler olayın boyutunu hala yeterince farketmemiş ve politik sorumluluk almaktan kaçınmaktadırlar. O tarihlerde görevde olan, ancak şu anda politik sorumluluk taşıyan çok az politikacı bulunmaktadır. En azından bunların gerekli politik sorumluluğu üstlenmeleri gerekiyor. Ayrıca Federal İçişler Bakanı Hans Peter Friedrich ve Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier’in (döenmim İçişleri Bakanıydı) Federal Meclis Araştırma Komisyonuna çağrılması gereklidir.

2)      Göçmen kökenliler, özelde Türkler ve Müslümanlarla ilgili Almanya kamuoyunda oluşturulan olumsuz imajlarda politikacıların rolü yüksektir. Bu artan ırkçılığa yer yer çanak tutmaktadır.

 

 

 

 

III.     Federal Meclis Araştırma Komsiyonunun Çalışması

1)      Araştırma Komsiyonu şu ana dek çok iyi bir çalışma sergilemektedir. Tüm partilerin temsilcileri komisyonda partilerüstü bir anlayışla çalışmaktadır. Komisyon kısa sürede birçok skandalı ortaya çıkarmıştır.

2)      Ancak Araştırma Komisyonunun tutanaklarının hemen yayımlanmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmelidir. Her ne kadar bunların daha sonra yayımlanacak olması söy konusu olsa da, kamuoyunun paylaşımı açısından bunların bir an evvel internet ortamına konması gereklidir.

IV.    Görevlilere Karşı Hukuksal Sürecin Çalıştırılması ve Uluslararası Kurumlara Başvuru

1)      Süleyman Tasköprü’nün avukatları belgelerin ortadan kaldırılmasına karşı suç duyurusunda bulunmuşlardır.

2)      Zamanın Hessen Eyaleti İçişleri Bakanı, bugünkü Başbakan Volker Bouffier hakkında da işlenen suçu kasıtlı olarak önlemediği iddiasıyla dava açmayı düşünmektedirler.

3)      Almanya Türk Toplumu bir sivil toplum örgütü olarak konuyu uluslararası kurumlara taşımaktadır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Başkanlığı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonuna iletecektir.

V.     Almanya’daki Türk Toplumunun Tepkisi

1)      Almanya Türkleri olaylara çok sert tepki göstermektedir. Yüzlerce insanımız bize başvurarak kendi başlarından geçen olayları anlatmakta, ırkçı deneyimlerini bizlerle paylaşmaktadırlar. Yine çok sayıda Alman da Almanya Türk Toplumunun çabalarına yoğun destek vermektedir. Bu Almanya’da ilk kez olmaktadır.

2)      Alman Güvenlik Birimlerine, özelde Anayasayı Koruma Örgütüne hiçbir güven kalmamıştır. Türkler kendilerine yine her an saldırı olabileceğini düşünmektedirler.

3)      Türkler, Alman güvenlik birimlerinin kendilerini koruyamayacağına inanmaktadırlar.

VI.    Almanya’da Ne Yapılmalıdır?

1)      Almanya’da Kurumsal ve Yapısal Irkçılık konusu gündeme oturtulmalıdır.

2)      Nefret suçlarıyla etkin bir mücadele başlatılmaldır.

3)      Devletten bağımsz bir Irkçılıkla Mücadele Merkezi kurulmalıdır.

4)      Göçmen kökenli ya da öyle olduğu sanılan inanlara yapılan saldırılarda ilk önce bunun bir ırkçı saldırı olduğundan yola çıkılmalıdır. Bu konuda İngiltere’nin deneyimlerinden yararlanılmalıdır.

5)      Ayrımcı Yabancılar Politikası yerine Anti-Irkçı Eşitlik ve Katılım Politikası geliştirilmelidir.

VII.   Türkiye Ne Yapmalıdır?

 

1) Gerek Federal Meclis, gerekse eyaletlerdeki kamuya açık araştırma komisyonlarının toplantılarına katılınmamaktadır. Bu komisyonlardaki çalışmaların izlenmesi ve gerektiğinde bakanlığın devreye girmesi sağlanmalıdır.

2) Alman Büyükelçiliğinin Türk tarafına düzenli bilgi vermesi sağlanmalıdır.

3) TBMM’den bir heyet düzenli olarak Almanya’ya gelmeli ve Alman makamlarıyla iletişim içinde olarak çalışmaları izlemeli ve rapor istemelidir.

4) Türkiye konuyu uluslararası kuruluşlara taşımalı ve Almanya’nın bu tür olayların önlenmesi için neler yapacağını anlatmasını istemelidir.

5) Türkiye basını konuyu gerekli ilgiyi göstermemektedir. Özellikle Almanya’da çalışma yapan ve konuyu yakından izleyen gazeteci arkadaşlarımızdan yararlanılmalıdır.

Newsletter abonnieren


zum Newsletter-Archiv

Werden Sie Teil unserer Arbeit!

Unterstützen Sie uns mit Ihrer Spende: